5 Haziran 2012 Salı

Türkiye de bilgi noksanlığından doğan hukuki tenakuzlar..





Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

1.Bakan Akdağ diyor ki: Sezaryen ameliyatın da rahim yarılıyor. Rahmin uzunlamasına yarılması tekniği çoktan geride kaldı. Şimdi rahmin alt bölümünde adale ayrılıştırılıyor. Yarma, kesme yoktur, dolayısı ile de ikinci doğumda rüptür (Rahmin çatlaması) olmuyor.

2.(Once a Section, always Section,) prensibi yanlıştır. Sezaryen geçirmişlere ikinci gebeliğin dede sezaryen yapma mecburiyeti yoktur. Birinci doğumda çocuğa bağlı indikasyon varsa, müteakip gebelikte gebelik normal seyredebilir ve sezaryene lüzum kalmaz. Birinci doğumunu sezaryenle yapıldığı halde sonrakileri normal doğuranlar çoktur.

3.Gebelik takiplerinin gereği gibi yapılamayan köylü kadınlar da doğuma yakın devrede çeşitli patolojik durumların sıkça görülmesi de sezaryen indikasyonuna ihtiyaç gösterir.

4.Üniversite hastanelerinde patolojik vakalar toplandığı için, oralarda sezaryen nispeti yüksek olabilir. Birkaç sene önce bir tıbbi kongre için gittiğim Diyarbakır da bir senede 80 kadının doğumda yaşamını kaybettiğini duydum. Patolojik doğumlarda sezaryen nispetinin artması anne ölümlerinin azaldığını göstermiştir.

5.Dini içtihatlara göre, hatta embryolojik bilgilere göre yaşamın Embryo devrinde başladığı kabul edilir. Onun için Almanya da Embryonun dondurulması yasaktır. Ancak Oocyt(yumurta), sperm (tohum) safhasında dondurmak serbesttir. PID yani embryonun transferinden ( naklinden) önce genetik muayene Almanya da yasaktır. Sağlam olmayan Embryolar nakledilmez. İmha edilir. Hayat Embryo devrinde başlıyorsa Türkiye deki kanunlar nasıl oluyor da PID ye müsaade ediliyor. Bu kanuni bir tenakuz sayılmaz mı? Kadın azrusu hilafına kocası tarafından cinsi temasa zorlanırsa cezai müstelzim sayılmıyor mu? O zaman kadın kocasını dava edebilir ve ırza geçilerek edinilmiş bir gebeliğe kürtaj vacip olmaz mı?

6.Güya dini inançlara göre fötüse 3 aylıkken hayat üflenirmiş. İslam dini üfürükçülüğe müsaade etmez . Diyanet işleri eski başkanı Prof. Ateş Kuran’da böyle üfleme olayı diye bir ayet olmadığını söyledi.

Kürtaj ve sezaryen mevzuunda bilgisi kıt olan hekimlerin, hele hele erkeklerin, hiçbir siyasinin bu hususta ahkâm kesmesi tababette cahiliye devrini aşamadığımızı gösteriyor.

Benim 50 seneden fazla tecrübelerime göre karar mercii Kadınların kendileridir. Bademcik yahut Apandisit ameliyatı olacak erkeğe, Vasektomi (Kısırlaştırıcı ameliyat) yaptıracak erkek eşinin fikrini soruyor mu?. Erkeğin vücudu kendisine aitse, Kadının vücudu hakkında karar vermesi Kadınlara aittir. Batı da Kadınlar bünyelerinin kendilerine ait olduğunu, kocalarının bir mülkü olmadığına inanırlar. Bizim için oldukça ,ahlaken kabul edilemez bir inanışta batıda seksualitenin yemek, içmek gibi ruhi-fizyolojik bir ihtiyaç olduğu ve eşlerle yapılması mecburiyeti olmadığıdır. İster erkek, ister kadın seksualiteyi sevgi ve saygı dışı olduğuna inanırlar.

7.Şöför Osso’nun 11 çocuğu vardı. Bir de özürlü torunu. Yürüyemeyen, konuşamayan 3 yaşında torunu. Köyde çok kısıtlı ortamlarda yaşıyorlardı. Kendisi ve iki yetişmiş oğlu da işsizdi Fakirliğine kendisin sebep olduğunu, bu kadar çok çocuğa ihtiyacı var mı? Diye sordum. Osso’nun cevabı: Gebelikten korunma imkânlarını bilmediğimiz gibi, onları temin edecek mali imkânımızda yoktu. Ayrıca eşimi doktora götüremedim. Doktorun namahrem olduğuna inanıyorduk.

8.Hayretler içinde kaldığım bir hatıramda, Los Angeles’den New York’ a gittiğim bir uçakta yanımda bir Amerikalı mimar oturuyordu. Mesleğimin Jinekoloji olduğunu söyleyince, bana dönüp, Jinekologları hiç sevmediğini söyledi. Sebebini sorunca, onların eşinin mahrem yerleriyle meşgul olduklarından dolayı olduğunu söyledi. Biz dede kadın Jinekologların erkeklere nazaran en azından iki misli hastası olduğu bir gerçektir. Erkeklerinde kadın Ürologlara pek muayene olmadıklarını biliyorum.

Bakan diyor ki: Tecavüz edilen de, tecavüz neticesi doğan da çocukta temizdir. Tecavüz edilene pissin diyen yoktur. Masumdur, mağdurdur. Gebe kalmışsa törelere göre zecm tatbik edilmiyor mu? Bu durum İsa, Musa zamanından beri böyledir. Bu zihniyet değişmedikçe onalar temiz demek mugalatadır. Başbakana BİAT’tır. Başbakanla aşı mevzuunda ters düşünce hicap duymak yerine, istifa etmesi yerine ikbal uğruna bakanlık sandalyesine bağlı kalmıştır. ‘’Ben başarılı bir bakanım’’ diyor. Daha ortada bakanlığın hiçbir çalışması olmadan, başbakanın çağrısından sonra, çıkarılacak kanunun gerekçelerinden bahsediyor Kürtaj ve sezaryen mevzuunda aktüel durumdan bihaber olduğu beyanatlarından açığa çıkmıştır. Nesebi gayri sahihlere Türkiye de PİÇ denmiyor mu>? O çocuğun istikbalde mahcubiyetini, travmasını bakan yüreğinde duyacak mıdır?. Bir anne her nasıl olursa olsun doğurduğu, dokuz ay karnında taşıdığı çocuğu devletin himayesine terk eder mi? Bütün bunları bakanın idrak etmemesi( Türkiye de genel de olduğu gibi) psikosomatik tababet eğitimi görmediğinden ileri gelmektedir.

Antalya. 02.06.12

Hiç yorum yok: