9 Ocak 2014 Perşembe

Cumhuriyet Tarihine Katkı: Erdogan & Kaan & Oğuz & Barış & Kılıçdar (1)

Prof. Dr. Yalçın Küçük
Kökünün darbede olduğundan hiç kuşku duymadım, akepe en geç Eylülist Darbe’nin tohumudur ve hep “darbe” dedim ve tekrarladım. Ancak en net ve açıklayıcı teşhis Profesör Çiğdem Kağıtçıbaşı’na ait oldu, Odtü ve Boğaziçi’nde profesör idi, sosyoloji, önce hiçbir ülkede islamlaşmanın bu kadar hızlı olamayacağına işaret etti ve sonra “tepeden inme” tarifini yaptı, hatırlıyorum ve bu önemli katkıyı Çiğdem Hoca’ya yazıyorum. Şimdi daha iyi görüyoruz, pek yobaz bir düzende, babaları nazır, “nezaret”sahibidir, rüşvetten tutuklanan çocuklar, Barış, Oğuz, Kaan adlarına sahiptir.Adlarına  bakarsak, kesin “nev-müslim” familyadandırlar; 12 Eylül Darbesi pişirilirken bunlar da ana rahmine düşmüşler. Tabii M, E ve Z Beyefendilerin akıllarında aşırı müslüman bir dönem hiç yoktur, olsa idi,“Recep” ya da Fethullah” koyarlardı ve koymadılar.Güzel, adlarıyla tarih çiziyorlar.
Kullandığım kelimeler pek bilimseldir, kökü İspanya’da, zorla olsa da, Yahudilik’ten Hıristiyanlığa geçenlere önce “marrano” diyorlardı, domuz çağrışımı var, sonra daha kibar, converso ve hatta “cristianos nuevos”dediler ve bize de geldiler, osmanlı döneminde biz “dönme” ve daha nazikçe “nev müslim” diyorduk; İran’da çokturlar, “cedid el-islam” tabir ediyorlar, sanki “nizam-ı cedid” söylüyorlar. Tabii tersine de rastlıyoruz, Baruh Spinoza bir ara Amsterdam’da ve Dona Gracia, kızı Reina ile İstanbul’da “new jew” oldular, kısa tarih budur. Erbakan, Tayyip Erdoğan’a ve bakanlarına “çoluk-çocuk” diyordu ki tarih pek haklı olduğunu gösteriyor; bu çocuklar bihakkın nev-müslim, yeni-müslüman durumundadırlar. Devam ediyorum, yalnız Erbakan yetişemedi, bir eksiği var, Garbaçov Kemal; tamamlıyorum, Kemal Kılıçdaroğlu da mükemmel bir çoluk-çocuktur. Kemal hemen korkuyor.
İNANMAZLAR
Adları ise pek laiktir ve tarifini veriyorum, bunlar, Kaan, Oğuz, Barış, Beni M.E.Z., müslümandırlar bilmezler ve laiktirler inanmazlar, bilseler ve inansalar, yapmazlar. Güzeldir, bu tarif de bilimseldir, Erdogan laisizmi bir din saymaktadır.Sanki Hayber’deyiz ve en güzelinden hurmalarımız var. Alacaklar, Ömer’e isnad edilen hadis dahi var. Ellerinden alacaksın ve hızla zengin olacaksın, böyle başlamaktadırlar.
SAÇILDILAR
Üç büyük olay yaşadık, hayır yaşamadık, gördük; hayır artık bambaşka görüyoruz.Bir, “Gezi İsyanı”; iki, son bir milyonluk Anıtkabir Akını ve üç, Amerika’nın tazyiki ile bütün rüşvet torbalarının ve iltihaplarının patlatılması ve patlamasıdır. Saçıldılar. Bir kısmı hapse alındılar.
Öyleyse, şimdi biz hepimiz büyük tarihçiyiz.
Artık biz dahi, onlar aptaldırlar.
Onların başlarına pislik yağıyor.Bize gökten ilim düşüyor.Her yerde bilim var.
Ben şimdi toplayabildiklerimi yazmak istiyorum.
SIKMA MAKİNASI
Bir, islam mı, bütün kabiliyetlerin önüne dikilmiş tapa’dır ve hiçbir kabiliyetin yaşayamayacağı bir düzendir, diyebiliyoruz. Bir tür sıkma makinesidir ve posayı devletleştiriyoruz.Ezbere ve takiye’ye dayanıyor;“takiye”, göründüğü dinde olmamak ya da gerçek dinini saklamak anlamındadır, bilmeyi ve kabiliyeti yaşatmıyor.Posa çıkıyor ve geriye kalan döküntülerin yönetimidir ve bunu, Bizans’ın son devrinde, İstanbul’dan biliyoruz.
BÖCEKLEŞTİRME
İki, 1971/12 Mart ve 1980/12 Eylül, bütün kabiliyetleri yok etmek için yapıldılar.Huxley’in, “Yeni Cesur Dünya” eserindeki metafor ile, geriye sadece bir epzilon imalathanesi bıraktılar.Kafka’dan sonra ve böceğine ek olmakla daha somuttur ve büyük katkı sayıyoruz.Kim mi, önemi yok, biliyoruz, böcekleştirmek ve hep epsilon imal etmek üzere darbe üstüne darbe vurdular.El hak başarılı oldular, yerine koyacaklarını biliyorlardı ve tam hedefi buldular.
DARBE MAHSULLERİ
Üç, Akepe, Martçı Darbe ve asıl Eylülist darbenin mahsulü, eseri ve devamıdır.Güzel, devam ederken, kendimle tutarlı olmak istiyorum, hükümet verildiği an, yüksek komutanların otuz beş yıldır aradıkları ekip işte budur, dediğimi hatırlıyorum.Ve budur, hapislerle, işkenceler ile idamlarla insanımızı yaratmaya ve yaratıcıya düşman ettiler.Sonunda bize kendisine düşman bir halk bıraktılar. Kemal Kılıçdaroğlu, o hallerin en iyi hamurlanmış bir temsilcisidir. Cumhuriyet’in ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin her noktasından nefret ediyor; nefret ile vardır ve bitince yoktur.Olacaktır ve yakındır.
AKEPE’NİN STEPNESİ
 Dört, Cehepe, kurulduğu andan itibaren akepe’nin stepnesi ve dayanağı olmuştur. a, Baykal, milletvekili olmayan Erdogan ile bir balıkçıda buluşmuş ve hem milletvekili ve hem de başbakan yapmak için anlaşmıştır. Cumhurbaşkanlığı vaadini kendine almıştır; kasetin bu vaadi çizmek için çıkartılmış olabileceği akla uygundur.b, 2007 Seçimi’ne girmemiş, Cenevre’de on günlük tatil yapmıştır, işte yaptığı budur. Arkadaşımdır, daha fazla uzatmak istemiyorum. Müvekkillerini satan bir avukat olarak bırakıyorum.
SEVİLMEYEN BİLİMSEL OBJE
 Beş, uzmanlıklarım arasına Garbaçov Kemal’i de katmış olduğumu artık herkes biliyor ancak bir tek sevmediğim bilimsel obje budur. a)“Referandum” döneminde her televizyon programında “referanduma gir” yollu hem yalvardım ve hem bağırdım; Fethullah Gülen’e bağlı olduğunu anlatmak zorunda kalıyordum. Pek bağlıdır, artık aşikar ve itiraflıdır. Ne acı, polislerin ve savcıların fethullahi oldukları için elde bir tek belge yok diyordu ve şimdi “76 milyon arkamızdadır” cümleciği ile bol keseden atmaktadır. Pek güzel, şimdi deklare ediyor ve yalnız hiç reddetmemiştir. b) Döküntüleri Cehepe’ye topluyor ve yazık, sokaklardan çöp toplayan fakirlere benzetiyorum. c) İşte “Zaman” Gazetesi’nden alıyorum, bu büyük rüşvet torbaları patladığı zaman söylediği şu oldu:“Yolsuzluk yapan kimse, onun üzerine gitmek zorundayız. Kim yolsuzlukların üzerine gidiyorsa, onlara destek vereceğiz.” Böyle birine, biz Osmanlı üslubuyla “Lütfedersiniz Efendim” diyoruz.Çöken Osmanlı’dan kalma sadece bir efendidir.
PATOLOJİ LABORATUVARI
 Konuşurken izleme imkanını bulmuştum, Fehmi Koru’da müthiş panik görülüyordu ve ilk ciddi taarruzda darmadağın oldular; ikisinin de solgun ve içlerine düşmüş yüzlerini okuyabildik. Bana, 14 Mayıs 1950, Şemsettin Günaltay’ı hatırlattılar; Cehepe’nin, ilk dönem, son başbakanından söz ediyorum. Öyle görünüyor, Kemal Bey, Tayyip Erdoğan’ın sükutu halinde kendisinin de kalamayacağını anlamış durumdadır.Bu, ilk doğru anlayışıdır, darbe pek anlatıcıdır ve tekrarlamış oluyorum.Şimdi patoloji laboratuvarındayız.
Bunlar, tekraren, çoluk çocuk ve devlet nedir bilmiyorlar ve bu nedenle, genellikle kibar, Dışişleri eski bakanı İlter Türkmen de, “ABD şaka bir devlet değil” sözleriyle hatırlatma gereğini duymuştur, Kılıçdaroğlu da anlamıştır. Büyükelçi Ricciardone ile görüştükten sonra celallendi, ama göğüs boşluğundan çıkardığı seslerde bir tek anlam bulamıyoruz.Tarihimizin en anlamsız adamıyla karşı karşıyayız.Ne acı, tüm kabiliyetleri iğdiş edilmiş birisini cehepe’ye oturttular.
ZEKAMIZA HAP
 Saçılan irinler zekamıza hap oldu, iki gerçek var, gözümüze batıyor, çıkarmak zorundayım. Bir, “islam” şansını kullanmıştır, on yılda sınırsız bir iktidar inayet edilmiştir, önüne bir tek mania çıkarılmamıştır, “sara var ve diploma yok” dahi denmemiştir, cehepe, oligarşi, ordu ve Washington ve Ertuğrul Özkök ve Sedat Ergin ve müteveffa Birand ve Aydın Doğan sonsuz yardımcı oldular, işte encamı budur. Gökten destek ve cennetten meth-ü sena indirdiler; ortaya sadece idaresizlik ve iş bilmezlik ve nifak koydular.Artık sokaklarda yürüyen insanlar değil, vücut bulmuş kabiliyetsizlik ve vücut kazanmış su-i istimaldir.Gözüme batan budur.
THIS IS THE QUESTION
Dünyada hiçbir zamanda, demokrasi ya da diktatorya, hiçbir iktidara bu şans verilmemiştir; islam gelmiş ve islam olmuştur. Ve şimdi şu soru ortadadır; “hangi islam” ve “ne için”, artık kalan aklımızın tamamını bu meseleye hasretmek durumundayız.Güzel, şimdi bunu yazıyorum ve bunu yapmaya başlıyorum. İslam şansını ve kullanım tarihini bitirdi mi, this is the question ve buradayız.
Şunu da ekleyebiliriz, Cumhuriyet’in büyük kurucularının önünde, nesnel olarak böyle bir sorun yoktu ve şimdi önümüzdedir.Bütün kabiliyetleri ezen ve aklımıza kıran salan nedeni bulup çıkarmak durumundayız. Ve buradayız. Ve sorunlarımızı çözdüğümüz ölçüde büyürüz, bunu da biliyoruz…
Kaynak: Odatv.com
Devamı altta.

Hiç yorum yok: