12 Ekim 2013 Cumartesi

Teyzemin vefat ettiği gün...



 Dr.İsmet Turanlı

İnsanların keyifli, yahutta üzgün olduğu günler vardır. Üzgün oldukları, depressif oldukları günlerde, geçmişte yaşadıkları mutlu günlerini hatırlamalarını tavsiye etmişimdir. Fakat bazı acı, yaşanmış günler vardır ki insanın hiç hatırından çıkmaz. Çocukluğumda yaşadığım bir acı günüm vardı ki onu hiç unutamıyorum. Teyzemin vefat ettiği günü.
Daha ilk okul talebesi olduğum günlerdi. Bir sabah okula gitmek için sokağa çıktığımda, komşumuzun evinin önünde insanlar birikmişti. Herkes üzgün görünüyordu. Akranım, komşum, sınıf arkadaşım ağlıyordu. İki kardeşide yanında hüngür, hüngür ağlıyorlardı. Yanlarına yaklaşınca annelerini kaybettiklerini, öldüğünü söylediler. Ben o güne kadar ölen insan görmemiştim. Hiç ölüm haberide duymamıştım. Bir insan hayatının sona ermesi sayılan ölüm hali ile ilk defa karşılaşıyordum.
O gün sanki güneş tutulmuştu. Her taraf karanlık içinde idi. Sokakta kediler miyavlamıyor, köpekler havlamıyor, komşunun horozu dahi ötmüyordu. Gökten şimşekler çakıyor, gök gürültüleri geliyor, nihayet gök kubbede ağlamağa başlamış, sağnak halinde yağmur yağıyordu. Yahut ben dünyamı böyle algılıyordum. Müthiş bir acı vucudumu sarmıştı. Asıl acımın sebebi çok derinde idi. İnsan en çok sevdiği annesini kaybedebilirmi idi? Babam ben iki yaşında iken vefat ettiği için, benim en sevdiğim insan annemdi. Arkadaşımın annesini kaybetttiğini duyunca beni sarsan asıl bu düşünce idi.O anne ki kucağına başımı yasladığımda saçlarımı pamuk elleri ile okşar, ruhumu en mutlu hava sarardı. İşte böyle bir acı gerçeği yaşamam mümkün mü diye içimde bir isyan duygusu vardı.
Teyzem doğumda geçirdiği Eklampsi( Havale) şoku ile vefat etmişti. Doğumevinin pencereleri siyah perdelerle kapalı idi. Teyzemin kardeşide doğumevi baş hekimi idi. Kurtaramamıştı. Osebeple sanki ailede, yeni nesilde, ben dahil, bir çok genç doğum doktoru olmuştuk. Fransızların dünya harbinde Almanlara karşı oluşturdukları Majino hattı gibi Azraile karşı  savunmaya geçmiştik.
Ben o günü bütün teferruatı ile hatırlıyorum. Okula vardığımda öğretmenim gözlerimde ki kan çanağını görünce ‘’ Nem var evladım?’’diye sordu. Gırtlağımın düğümlendiğini, cevap vermeğe muktedir olamadığım gibi başımı sıraya koymuştum. Sıra arkadaşım hocama teyzemin vefat etmiş olduğunu söyledi. ‘’Sen ozaman eve git oğlum’’ dedi ‘’Bu halinle bugün okulda kalamazsın’’.. Yalpalayarak okuldan çıkıp evin yolunu tuttum. Küçük  sandığımda sakladığım on kuruşu alıp bakkal Şaban efendiye gidip bir Elit çikolata aldım ve arkadaşıma verdim. Hani bir teselli etmek fırsatı arıyordum O önce almak istemedi. Küserim diyince aldı, yarısını kardeşlerine verdi.Yeni doğan bir kız çocuğu idi. Allahım bu beş çocuğa kim anne olacaktı ki?
İşte beni en derinden yaralayan çok sevdiğim annemi günün birinde kaybedebileceğim düşüncesi idi. Bunu kabullenmek mümkün değildi.  O annem ki babamdan bahsedilince ‘’Yemen Türküsünü ‘’ söylerdi. ‘’Giden gelmiyor acep nedendir?’’ der, gözlerinden yaşlar akardı. Hala bu türküyü duyunca annemin göz yaşlarını hatırlarım.Diyorum ki insanın bazı acı günleri hafızaya öylesine yerleşiyor ki onu unutmak imkansız oluyor.
Yahya Kemal’in ‘’Sessiz Gemi’’ şiirini hatırlıyorum. Liseyi bitirdiğmiz günkü şölende okumuştum.
’Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Sessizce bir gemi kalkar o limandan .’’
Ya Abdulhak Hamit’in sevgisini Lüsyen’in ölümünden sonra Makber şiirine dökmesi.,
Cahit Sıtkı ölümün acısını en içten kelimelerle şiire taşımıştır. ‘’Bir namazlık saltanatın olacak o musalla taşında’’ diyordu. ‘’Bir memleket istiyorum, ölümden gayri derdi olmasın insanların’’ .
Yunus’’ Bir fakir ölmüş diyeler, üç günden sonra duyalar’’ mısraları. Manilerimize de girmiştir. ‘’ Ölüm Allahın emri, ayrılık olmasaydı’’
NAZIM Bir yıl sürer ölümün acısı bu asırda’’ der. Rum vatandaşlar bir sene siyahlar giyer, yakalarında siyah bir şerit taşırlardı. Şimdi Türkiyenin her tarafında ‘’Taziye evleri’ camilerin yanında kurulmuş. Güzel bir ananemidir bilmem. Hüseyin Rahmi Gürpınarın bizim bu ananemizi yeren bir hikayesini orta okulda okutmuşlardı. Almanlar kabristanda ,kabire tek tek çiçek atarlar, fakat ağlayan olmaz. Definden sonrada bir restoranda cemaate yemek ve alkol ikram ederler.
Teyzem vefat ettiğinde de üç gün yemekler misafirlere komşulardan gelmişti. Teyzem annemin amcazadesi ydi, ilk okuldada beraberlermiş. Tombul, güler yüzlü, bizi kendi evladı gibi bağrına basar , yanaklarımızdan öperdi. 
--------------
Antalya. 11.10.13


Hiç yorum yok: