6 Mart 2014 Perşembe

En mutlu günlerim…





Dr. Dr.İsmet Turanlı.

İlkokulu pekiyi ile bitirdiğime dair şehadetnamemi dedeme gösterince gümüş bir 50 kuruşluk verdi. Aylardanberi büyük bir merakla Sümer kitabevinin vitrinindeki ‘’Kaşifler ve Mucitler’’ kitabını seyreder, ona kavuşacağım günü beklerdim. Artık o kitaba kavuşmam imkanı doğmuştu. Bütün yaz tatilinde o kitabı defalarca okumuş, kaşiflerin ve mucitlerin yaşam hikayelerini ve ilme katkılarını ezberlemiştim.

Londraya vardığımda kanserin erken teşhisi için Papanicolaou’nun yeni bir metot geliştirdiğini duydum. Hammersmith hastanesine onun talebelerinden Prof. Wachtel’in geldiğini ve ondan bu yeni  metotu öğrenmenin mümkün olduğunu tesbit edince labratuarında çalışmama müsaade etmesini rica ettim. Büyük bir heyecanla kanser hücrelerini tanımağa çalışıyordum.Bu arada arkadaşım İsveçte muki Dr.Selahaddin Rastgeldi ile mektuplaştım. Yeni icat ettiği bir alete benim yeni öğrendğim kanser teşhis metodunu tatbik edelim. İlmin gelişmesine bilikte katkımız olur diyordu. New Casstle den vapura binip Osloya varmıştım bir yılbaşı gecesi.

Üç gün orada kalmış , ta ozaman bu bir kaç milyonluk milletin yaşamındaki ileri medeniyete, Edebiyatta Knuth Hamsun ile, Tiyatroda İbsenle, Muzikte  Edward Grieg ,heykelde Wiegeland ile, resimde MUNCH, kuzey kutbunu keşfeden Amudsen’i ile Wikingerleri ile Christph Colombden önce Amerikayı keşfetmiş olduklarını öğrenmiştim. Kadın-erkek eşitliğ, Çocuk vefiyatı v.s.Şimdi adambaşı yıllık geliri 80 bin dolar olan. Gelişmişliğin her skalasında en önde olmaları beni hayran bırakmıştı.

Stockholme vardığımda sevgili Rastgeldi beni karşıladı ve birlikte yapacağımız çalışma hakkında bilgi verdi. İsveç ilim akademisi bu çalışmayı değerlendirmiş ve 80 bin Kronluk bir destek vermeği teyit etmişti. Rastgeldi ilim akademısının  tanıdığı bir şahsiyetti bundan evveilki icatları ile. Ben daha 27 ,o ise 28 yaşında idik.

Şimdi size bu çalışmanın , daha doğrusu Rastgeldinin icadındaki dehşet veren düşünce tarzını anlatacağım. Arkaik bir mekanizmayı prensip alarak yeni bir alet icat etmişti. Kendisi Urfalı bir aşiret mensubu idi. Beş yabancı dil biliyor, daha tıp talebesi iken çalışmaları ile kendisini Profesörüne kabul ettirmişti. İsveç basını onu yakından tanıyordu.

Bizde köylüler buğdayı samandan ayırmak için düğenden geçirip, sonra rüzgarlı günlerde çırmıkla havaya savurur, küçük bir arıktan gelen suyun üstüne serdikleri hasırın üstüne düşürürken buğday samanından ve taşından, toprağından ayrılmş olur. Bu arkaik mekanizmaya yeni icat ettği sentrfuja tatbik etmişti. Yep yeni bir sentrifuj teknolojisi geliştirmişti. Bu ve benzeri icatları ile onun JENİ olduğunu kimse inkar edemezdi. Bu sentrifuju tarif emem biraz ilmi kompleksi icap ettirirdi.

O zamanlar bütün dünya da  kadınlardaki rahim kanserinin tedavisini yönlendiren Karolinska hastanesi, Raddiumhemmet bölümünün şefi Prof. Kottmeier’di. Projemizi ona takdim ettiğimizde hemen onayladı. Her sabah ameliyathanede tedaviye alınan kanserli hastaların haznelerini yıkıyor, materyali bu yeni sentrifujdan geçirip kanser hücrelerini n kolayca teşhisini temin edebilecektik.

Akşamları preparatları muayene ettiğimde kanser hücrelerini ayan beyan görünce hayatımda en mutlu günlerimi yaşadığımı pek farketmemiştim. Ama heyecanım dorukta idi. Bu kolaylığı ancak ilim adamları takdir edebilirdi. Bütün dünyada kansere  yakalanan hastaların erken teşhisi temin edilmiş olacak, kimseler bizim bu çalşmamızın farkına varmadan kanserden kurtulma imkanları doğacaktı Sene 1957. Her akşam gördüğüm kanser hücleri bana sanki gökteki yıldızların dahada ışıldadığını gözlemliyordum. Bu mutluluğu, bu heyecanı ancak ilim adamları duyabilir.

Aylarca çalışmalarımızı önce fotografa, sonra matbaaya, Acta Scandinavica mecmuasına  verdikten sonra aldığımız neticelerin doğruluğunu gözlerimizle görebilmiştik.

Rastgeldi bir jeni idi. Onu çok erken yaşta kaybettik. Senelerce karşılıklı ziyaretleri gerçekleştirmiştik. En acı olanı Urfada cenazesine müsaade edilmemiş olması idi. Çünkü o kendisini  Kürt olarak tanımlıyordu. Bernard Russel İngilizlerin Adende yaptkları masakarı tetkik için beynelmilel bir komisyona seçmişti.

Sazda çalardı, Kürtçe türküler söylerdi çiğ köfteyi (bulgur olmadığı için) ekmek kurusundan yapardı. O da benim gibi Kürtlere ayrımcılık yapılması gibi şovenist bir duyguya sahip değildi. Fakat bu millet dünyada dörde bölük yaşamağa mecbur kılınmış, zulm edilmiş, dili yasaklanmış, 100 binlercesi atılan bonbalarla şehit edilmiş, Anaların gözlerinden akan yaşlar Fırat’ı, Dicleyi kim bilir kaç kere taşırmıştı.

Esad milyonlarca Kürde hüviyet dahi vermemiş, ileri gelenlerini zindanlarda çürütmüş, şimdi katlamını kendi kardeşlerine uyguluyor. USAnın Saddama müdahelesinde kimseye bulaşmayan Barzani Güney Kürdistanı nı şimdide Maliki nefes aldırtmıyor. Kendi topraklarından çıkan petrolun satışına el koyuyor. Barzani memuruna maaş verebilmek için USA dan 75 milyar dolar borç alıyor. İranda Ruhani bakalım devrim yapabilecek Kürtlere özerklik verecek mi? Erdoğan Türkiyenin güneyindeki bütün devletlerle kavgalı hale gelince mecbur kaldı Barzani le barışmağa, Asıl inisiyatifi, kan akımını durdurmağı Öcalan Erdoğana yazdığı mektupla başlatmış, Nevruz konuşması ile tarihi bir adım atmıştı. Çözüm sürecini Erdoğpan sanki kendi başlatmış gibi yapsada , samimi olmadığı için ciddi çözüm adımları atmaktan imtina etmiş ve nihayet Öcalan ona 30 Mart tarihinden itibaen PKK yı serbest bırakacağını bildirmiştir. Son meclisten geçen demokratikleşme paketi ile yıllarda vatana dönemeyen, Kürt ve Türk yurtdışında yaşayan politik sürgünlerin memlekete dönmeleri sağlandı. Buna çok sevindim. Bazan iyi şeylerde oluyor.

Bugün Kürtleri, Türkiyedeki politik gelişmeleri mevzu yapan bir makale yazacaktım. Aklıma Rastgeldi geldi. O dünya çapında bir barış insanı idi. O brlikte yaptığımız küçük bir ilmi çalışma bütün insanlığa hizmetti. Bu vesile ileKürtler hakkında söyleyeceklerim küçük kaldı.  Bir başka sefer güncel politikaya dönerim. İki hafta önce evde düşmüş, kalça kmiğimde kırıklar oluşmuştu. Ameliyat iyi geçti. Ama bir müddet bastonla gezeceğe benziyorum.


 Köln. 04.03.14

Hiç yorum yok: