12 Temmuz 2013 Cuma

Ey Türkiye’nin Gericileri...


Ey Türkiye’nin Gericileri Hayır, “Darbe” Değil, Bu Bir Devrim!..
 ”Bombaların ve devrimlerin spill-off halleri vardır. Saçılırlar.
Ne demek, Nisan 1960 olabilir, Güney Kore’de bir diktatör vardı, Sygman Rhee olmalı, Kore gençliği düşürmüştü.
Biz ve ben, bizim neremiz eksik yollu düşündüğümüzü hatırlıyorum.
Güzel, Adli Mansur konuşmasında, Mısır Devrimi’nden örnek olarak söz ettiler. Bana ve bize uyuyor..”

Yalçın Küçük
ŞEYTANCA – Aydınlık, 09 Temmuz 2013
Hızlıca adına yobazizm, “ağır islam”, ılımlı islam, Amerikan islamı ve akepe islamı diyebilirsiniz, ilk önce Pakistan’da denendi, sonra Mısır’da uygulandı, büyük tatbikatlarından birisini Türkiye’de gördük, görüyoruz.
Başlatıcısı Kenan Evren, 12 Eylül 1980, était déjà à demi faite, iktidarı 3 Kasım 2002 tarihinde başladı.
Ben anında “seçim değil darbe” demiştim ve şimdi, Mısır Devrimi’ne bakarak, Beşar Esad “işte sonları budur açıklamasını yaptılar.
Üstlerine aldılar, “darbedir, darbe”, ağıt söylüyorlar; peki, darbe olsa ne çıkar, yobazizm gidiyor mu, nasırizm geliyor mu, işte asıl mesele budur.
Gençliğe ve orduya teşekkür
Demokrasiye uymuyormuş, gerçekte çok uyuyor.
Ama Türkçe’de güzel bir söz var, “dinime küfreden müslüman olsa” diyoruz.
Mısır’da yeni cumhurbaşkanı, adı “Adli”, adaletli demektir ve soyadı, “Mansur”, genellikle müslüman olmayanlar taşıyorlar, yenen ve kurtaran anlamındadır, önce “halka”, sonra “Allah’a” güveniyoruz, diyordu.
Gençliğe ve Silahlı Kuvvetler’e teşekkür ediyordu. Edebi bir nutuk irad ettiler. Güzel dinledik.
Cahiliye partisi
Şu cehepe tümden bir cahiliye partisi olmuştur, sokaklar cadde ve artık barikatlar mazi oldular,barikat devrimi sona ermiştir.
Artık halk yapar, ordu sona erdirir, başka yolu yoktur.
Mısır’da milyonlarca halk sokaktaydı, yobazlar azınlık oldular ve Silahlı Kuvvetler, son noktayı koydular.
Tek yol, budur.
İşte “aynen öyle”, 27 Mayıs’ta öyle yaptık.
Biz yaptık, gençlik ve halk; Bakkal Mektebi mezunu Kılıçdaroğlu, köyündeki jandarma onbaşısından başka asker ve subay görmemiştir ve hiçbir mücadelesi yoktur.
Ordu düşmanıdır. Bilmiyor ve görmüyor.
Devrimle toplamak
Ben gizlideydim, 29 Nisan’da gizliye çıkmıştım, ama bir albay arıyor, dediler, Hikmet’i, Hikmet Çetin, gönderdim, Hikmet aynı zamanda cehepe gençlik kolları genel sekreteri idi, görüşmüş, sonra haber etti. Albay bizden bir Cuma “eylemi” istiyormuş, biz eylemdeyken milletvekillerini toplayacaklarmış, Alparslan Türkeş olduğunu komiteye girince öğrendik. Sonra gündüz değil, gece toplamaya karar verdiler. Ordu mu, devrimlerde toplama işlerini yapıyorlar.
Yayılan hareket
Bombaların ve devrimlerin spill-off halleri vardır. Saçılırlar.
Ne demek, Nisan 1960 olabilir, Güney Kore’de bir diktatör vardı, Sygman Rhee olmalı, Kore gençliği düşürmüştü.
Biz ve ben, bizim neremiz eksik yollu düşündüğümüzü hatırlıyorum.
Güzel, Adli Mansur konuşmasında, Mısır Devrimi’nden örnek olarak söz ettiler. Bana ve bize uyuyor.
Korku dağları sardı
Ne cahiller, devrim ya da revolution olursa, hep mi iyi olur; Kılıçdaroğlu, kaç kitap okumuştur, yoksa “hakkaten” okumuş mu, bırakıyorum.
Bizde “Meşrutiyet Devrimi” var, Halide Edip, Devlet-i Osmani’de hiç suç işlenmeyen gün olarak hatırlıyor.
İhtilal-i Kebir var, 1789 ve Büyük Ekim Devrimi, 1917; “be hey cahiller” biliyor musunuz, “korkaklar” diyorum. Burada duruyorum.
Bunlara göre devrim yoktur ve olmayacaktır; korkuyorlar çünkü dünyada subay var.
Pek hoş, galiba bunlara, orta okul çocukları, “kafayı yemişler” diyorlar.
Karşı-devrim ile devrim
Yapmıyorum ama mecburum, Collected Works, cilt 8, s. 154, ve Marx, “it has taken its stand on a revolutionary basis, for the counter-revolutionary basis, too, is revolutionary”, yazıyor; karşı-devrim de devrimcidir, demektedir.
Demek, Kılıçdaroğlu Efendi, “her sakallı babanız olmamaktadır”, hatırlatıyorum.
Devrim” demek, övmek değildir, bakıyoruz.
Hazırlıyorum, yakında, “The end of democracy”; siyaset tezinin kurucusu Machiavelli, Hobbes, kısmen Jean-Jacques Rousseau ve tamamen Monstesquieu ve Yalçın Küçük, biz bir türüz, demokrasiden çok korkarız ve az güveniyoruz.
Çünkü despotizme, tiranizme, dikatörlüğe çok kolaylıkla kaymaktadır.
Halkı sürüleştirdiğiniz zaman, otokrasiden çıkmak imkansızdır ve Kenan Evren, bu nedenle, ülkeyiislamlaştırdı.
Çünkü sürüleştirme yolu bildi, yol, mutlaktır.
Demokrasi put-perestlerine, demokrat fetişçilere, demokratik takiyyecilere hatırlatıyorum.
Hediyem olsun” diyorum.
Darbe üstüne darbe
Bir, bağımsız adaylar, ayrı pusula ile seçime giriyorlardı, Erdoğan-Baykal kaldırdılar.
Cahil” saydıkları Kürt kadınlarının hata yapmasını beklediler ve darbe’dir.
İki, cehepe, 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimine girmedi, “girer gibi” yaptı. Darbedir.
Üç, Kılıçdaroğlu, anayasa referandumuna katılmadı, “katılır gibi” yaptı. Darbedir.
Dört, Kılıçdaroğlu, cehepe’ye yığdığı, Cumhuriyet ve CHP düşmanı “milletvekilleri” ile darbe yaparak, Emine Ülker Tarhan’ı grup başkanvekilliğinden uzaklaştırdı. Kılıçdaroğlu’nun eli mahsulü olup, bundan şüphe duyamayız.
Tayyip’in Recep’i
Ne zaman Erdoğan düşerse, bir “coup” ile, Fransızca “darbe” demektir, yardımına koşan Kemal Bey’dir.
Bir kez de “tankının önüne ben yatarım, Recep’im” demişti ve şimdi 68 ruhu ile “panzerin önüne yatan kadına” darbe yöneltmiştir.
Ve yine ağır islam düşüyor, Kılıçdaroğlu, hemen kurbandır.
Ve ben devam ederim.
Anayasa ve yasaları ipe sererek Erdoğan’ı milletvekili yapmalarını hiç unutmuyorum.
Peki, ben mi, ben yazarım.
---------- 


Hiç yorum yok: