28 Ağustos 2014 Perşembe

Erdoğan’ın CÜLUSU!




Dr.İsmet Turanlı

 Erdoğan’ın CÜLUSU Osmanlı devrinde Padişahların Cülusunu hatırlatacak herhalde. Senelerdir yazıyorum. Yaptığı hizmetlere rağmen TEKADAM olma arzusunun kendisine ve millete tehlikeli  devirler yaşatacağını korkarak izleyeceğimizi yeniden hatırlamak ihtiyacını hissettim. Ben yanlız bu tehlikeden bahsetmiyorum. Bir çok saygın köşe yazarıda ayni endişeyi dile getiriyorlar. Daha ilk CÜLUS gününde böyle kolloosal (Hugh) seramoni yapılmasını istemesi tehlikenin ilk adımlarından olabilir. İngiltere kralı gibi birde atlı suvari kafilesi karşılamada yer alacakmış.Acaba 30 bin kişinin katılması, ikinci derecedeki yabancı konukların refakat etmesi onu tatmin edecek mi? Artık onun mitinglerdeki naralarını, monologlarını duymayacağız umuduna kapılımştım. Şimdi şehir şehir dolaşıp milleti yine işinden gücünden edip kendisini sıcakta, ayakta dinlenmesini dayatacak.Bu derece Hırsı tarihte bazı hükümdarlarda görmüştük. Bu ne hısrtır ki, hergün kendisini gündem yapmak, hergün millete monologlarını dinlemeğe mecbur etmekle hangi demokratik prensibe hizmet etmiş oluyor. Millet kelime, kelime onun övünmelerini biliyor. IMF borcumuzu ödedik, hatta borç veriyoruz. 17 bin kilometre çifte yol yaptırdım. Benim valim, benim bakanım v.s.milletin emrindedir, hizmetindedir. Kaç hava alanı, kaç hastane, kaç adliye sarayı yaptırdığını anlatacak. Hüseyin Çelik gibi meddahlarıda süsleyip, püsleyip televizyonlarda gazetecilere duyuracaktır. Hiç bir kıskançlık duygusu taşımadığım halde kendimi tarihteki Napolyonun, Musoloninin, Hitlerin , İsmet paşanın merasimde duruşlarını haırlattı.

Bu pompöz seramoni tarihe mühim bir olay olarak geçmeyecektir. Hele hele bir de MEHTER takımı eksik olunca. Bu bando savaşta yeniçerileri savaşa motive etmek için, düşmanlara karşı  katletmek için kışkırtmakla görevli olmuştur. Yurtta sulh, cihanda sulh Mehter takımının müziği ileolmaz. Beethoven’in, Şiilerin Dokuzuncu senfonisi ile mümkündür. Mehmet Akif’in islamik şiirleri ile değil, Tevfik Fikretin ‘’ Vatanım ruyi zemin, milletim nevhi beşer’’ şiiriyle, Yunus’un şiirleri ile mümkündür.

Bir siyasi hayatını hep Türkiye de geçirmişse, hiçbir yabanı dil bilmedimi böyle gülünç seramoniler isteyebilir, kendini gülünç duruma sokar.Sanki dünyada ilk defa böyle bir seçimi müteakıp demokrasi gerçekleşiyor.Bu ne kibir, bu megalomanca kendini insan üstü bir varlık göstericiliği. İnsan üzülmekten kendini alamıyor. Yabancıların ‘’Ne oluyor bu Erdoğan’a ?’’ sorusuna cevap vermek zorunluğunda kalınca.

Erdoğan bütün bu gayretlerine rağmen ne Robotskideki katliamdan sorumlu olduğunu, bakanları ile işlediği rüşvet suçlarını unutturamaz. Bu gün Türkiyenin bütün komşuları ile kanlı bıçaklı olduğunu gizleyemez. Kıbrıs ve Yunanistandaki Rumlarla, Mısırla, Suriye ve İsraille, Maliki Irak’ı ile, Doğuda Acemler ve Ermenilerle düşmanlık yaşanmıyor mu?

Mitinglerde aksi fikirde olan siyasilere, yazarlara, sanatkarlara yaptığı hakaretler elbette onun pozitif hanesine yazılacak saygınlık olamaz. Tarih göstermiştir ki böylesi Padişah tarzı yaşama özenenlerin sonu hiç hayırlı olmamıştır. 3 cü havaalanına Erdoğan ismi verileceğine göre, çok geçmeden Atatürk ismindeki yer isimlerine sayı olarak fark atar.

Fehmi Koru Davutoğluna nasihatte bulunuyor. Benimde Mesut Yılmazla bir hatıram var. Uçakta ön sırada birlikte oturuyorduk. Dışişleri bakanı olmuştu. Dedim ki’’ Amcanız İzzet Akçalıyı tanımıştım. Efendi bir insandı. Sizden ricam etrafınızla istişareyi ihmal etmeyin. Bakın bakan arkadaşınız Mükerrem Taşçıoğlu(Talebeliğinden tanıyorum. Talebe birliği başkanı idi) bakanlıkta bir problem hakkında konuşmaların sonunda kendi dediğine itiraz olmuyormuş. Halbuki Turizm bakanlığına geldiğinde Turizm hakkında hiç bilgisi yokmuş ‘’ Yılmaz ve eşi gülmekten kendilerini alamamışlardı. Çünkü Bakan olunca bizde insanlar bakanlıklarına en akıllı şahsiyet oluyorlar. Erdoğan’da artık Türkiye de en akıllı insandır. Allah aklını artırsın ama Fehmi Koru’nun dediği gibi ‘’Padişahım senden büyük Allah var!.’’ İnsanlar böbürlenince ne kadar gülünç oluyorlar değil mi.?

Bir başka anımda oldukça gülünçtü. Geçmişte sınıf arkadaşlarımdan bazıları bakanlık koltuğuna oturmuşlardı. Günün birinde bakan olan  bir arkadaşımı  ziyarete gittiğimde yerinde yoktu. Fakat sekreteri yakında geleceğini söyledi . Kısa bir müddet sonra bakanlıkta ziller çalmağa başladı. Alarmı var diye sorduğumda,’’ Hayır, bakan bey ayağını bakanlıktan içeri attı!’’ dediler. Bakan olanlar o andan itibaren, parası çok olanlarda paraları kadar akıllı olduklarını zannetmeğe başlarlar. Ben ne bakan oldum, neden param çok olduğu için çok şükür mütevazu kalmakla yetindim.


Köln. 26.08.14   


Hiç yorum yok: