18 Şubat 2015 Çarşamba

Türkiye’de barışa hizmet, nasıl olur?




Dr. İsmet Turanlı

Almanya’nın müteveffa Başbakanı Willi Brandt, büyük siyaset yapmanın bir örneği mi olmuştu? Sosyal demokrat politikacı, Nobel ödüllü Günter Grass, onun siyaset yapımındaki başarısını şöyle tarif ediyor.  ‘’O muarızlarını düşman bilmezdi. Onlarla uzun tartışmalara gırmeden önceonları dinlemeği, düşüncelerini, fikirlerini anlamağa çalışırdı.’’ Onun Warşovada meçhul asker abidesinin önünde saygıyla diz çökmesi siyaset yapan liderlere en güzel örnek, en güzel bir mesajdı. Brandt’ın dinleme modelini bizzat, şahsen yaşadım. Düseldorfte Alman-USA ticaret birliğinin bir toplantısı vardı. Almanyada ticaret yapan bir Türk tüccar benide o toplantıya götürdü. Arkadaşım Brandtın konuşmasından sonra yanına gidip Alman- Usa ticareti hakkında ona fikirlerini anlattı. Belki yarım saat konuştu. İnşallah saçmalamıyor endişesiyle kulak misafiri oldum. O USA nın büyük satın alma potansiyeli, Almanyanında çok büyük ihracat yapma potansiyeli olduğunu rakkamlarla anlattı. Almanyanın sosyal demokrat sıkı kuralları maalesef bu alışverişi frenliyor. Daha liberal politikalar uygulansa USAnın ithal potansiyelinden faydalanması ve ticaret hacmını iki misline çıkarması mümkündür dedi. Sonra sozü Türkiyeye getirdi ve başbakan Bülent Eceviti gammazladı. Onun ticaret bilgisi olmadığını, dolayısı ilede gerek Almanya ve gerekse USA ile ticaret hacmini geliştiremiyor. Brandt sukunetle, ciddi ciddi onu dinledi ve Ecevitle görüştüğünde bu fikirleri onada aktaracağını söyledi.

 Brandt’ın Ostpolitik, yani doğu politikasını yürüten yetenekli bir dış politikacısı Egon Bahr                    idi ve doğublok ve bilhassa Rusya arasında mekik dokudu. Neticede soğuk harp sonrası müsbet adımlar atılmasını sağladı. Gorbaçın başa gelmesi ile Berlindeki utanç duvarı yıkıldı, komunizim çöktü. Avrupada barış rüzgarları esti. Vaktaki danışmanın bir rus casusu olduğu ortaya çıkınca Brandt başbakanlığı bıraktı. Bu tavrıda politikacılara güzel bir örnekti.

 Bir professor arkadaşım var. Kongrelerde ağır eleştiriler yapan kongre katılımcılarına güzel bir taktik uygulardı ve gergin havayı rahatlatırdı.Yaptığınız güzel eleştiler için size teşekkür ederim. FAKAT benim düşüncelerimi size dahada açıklamam gerek derdi. Neticede kendi fikrini kolayca kabullendirirdi.  Çünkü önce eleştirenin yelkenlerindeki havayı boşaltmış olurdu.

Bu verdiğim iki misalden sonra Türkiyedeki gergin havaya, kısır münakaşalara geleceğim. Eğer bu iki misalde açıkladığım taktik uygulanırsa Türkiyede barış rüzgarları neden esmesin ki. Salı günleri parti liderlerinin konuşmalarına bakın. Hep hakaret dolu. Ak partisi CHP yi düşman, MHP Kürtleri düşman görüyorlar. Brandtın yaptığı gibi evvela karşıtını düşman olarak algılamaktan vaşgeçmeliler. Çünkü yapılan ağır eleştiriler karşıtlarını dahada kışkırtmakta ve poltik gerginlik dahada sertleşmektedir. Hepimiz ayni yoprakların insanlarıyız. Birbirimizi aşşağılamanın, hırpalamanın sadece türübünlere mesajlar olabilir. Neticede milletin çıkarlarına faydası olamaz.

Kılıçdaroğlu lafa başlarken iktidarın müsbet icraatlarına teşekkür etse Erdoğanın öfkesini yok eder ve akabinde hataların hangi önerilerle düzelebileceğini anlatsa inanın ki Türkiye selamete varır. Yani önce teşekkür sonra FAKAT la devam emesi gerekir konuşmasında. Herşeyden öncede karşıtını vatan haini, yücedivanlık addetmesi hangi barışa hizmet eder ki? Her seçim sonrası hezimete uğrayan, %88 vatandaşın oy vermediği, desteklemediği MHP ve Bahçeli önümüzdeki seçimde Osmanlı tokatı yiyeceksiniz deyip kendisi o tokatı yediğini bir türlü farketmiyormu? Müsbet bir icraatı övmek illaki taviz olarak mı algılanır. Aksine doğru çözüm önerileri varsa ciddiye alınmalarını sağlar.

Mesela askeri cuntanın 80 de yaptığı anaysadan hiçbir parti memnun değil. Nedense seçim kanunundaki hataları düzeltmeğe hiçbiri yanaşmıyor. Müşterek bir buluşma zemini olamaz mı?

Komşularımızla barış içinde yaşamak müşterek bir arzu değil mi? Kürt sorununun çözümü’nü bütün partiler, vatandaşlar istiyor. Kadınlara yapılan şiddeti hepsi kınıyor. Bülenç Arınç % 50 vatandaşların Ak partisinden nefret ettiğini itiraf etti. Nefret duygusu bu milletin ayıbı olmaz mı? Brandt’ın yaptığı gibi karşıtını düşman olarak algılamanın barışa hizmeti olurmu?

Bazı devletlerdeki başkanlık uygulamasına karşı yüzlerce devletin parlamenter sistemi tatbik etmesi karşı argüman olamaz mı? Yeterki bizdeki parlamenter sistemdeki eksiklikleri düzeltmekle olumlu bir anlayışa varılamaz mı?

Ak partinin başlangıçta AB ye katılma girişimleri demokrasimize katkı sağladığını ve bundan böyle müzakerelerin olumlu seyretmesi için bütün partiler önerilerini meclise getirmeleri doğru olmaz mı?

Yurtta barışı sağlamak için bir çok imkanlar varken illaki karşılıklı zehir zemberek laflar etmenin faydası olabilirmi?

Evvela, tekrar ediyorum bu topraklar üstünde düşmanca algılamalardan vazgeçelim. Bu durum bence siyasi kültür kifayetsizliğinden ileri gelmektedir. Daha olgun, daha ağırbaşlı söylemlerden neden imtina edilir ki?

Barışa dönük gayretlerin faydasını neden idrak edemezler bizdeki ploitikacılar. Umarım bu kör döğüşünden fayda çıkmayacağının farkına varırlar.


Köln 16.02.12



Hiç yorum yok: