5 Şubat 2014 Çarşamba

BABİL Kulesi çöküyor mu?






Dr.İsmet Turanlı


BABİL kulesini Firavunlar yaptırmıştı. Doğudan gelen cihangirlerin akımlarında yıkılmış ve son olarak İskender tarafından yeniden inşası kararlaştırılmış tı, fakat İskenderin vefatı ile bu yapım gerçekliştirilememişti.

 Son aylarda din kardeşiyiz diyerek karşılıklı destek görünümünde olanlardan biri birden bire dersanelerine dokunulacağı telaşı ile diğer lidere beddua etmeğe ve Firavunlukla itham etmeğe başladı. Güya bu cemaet , hizmet örgütü, devlet içinde devlet kurmuş, güvenlik ve yargı teşkilatını etkisi altına almıştı. Ak partisi ve Erdoğan oy desteğini kaybetmemek endişesiyle o örgütün faaliyetlerine göz yummuştu. Nede olsa Erdoğan devletin Laik olacağını, bireylerin laik olmasına lüzum olmadığı inancında idi. Şimdi devleti koruyacak hukuk sisteminin ancak Laiklik ilkesinden geçtiğini farketti. ‘’Türkiye cemeatlar, şeyhler, dergahlar ülkesi olmamalı’’ demişti Atatürk. Üstelik cemeatları yasaklayan kanunda halen geçerli. Fakat iş işten geçmiş, cemeat yolsuzluk dosyasını sızdırarak iktidara tamiri güç bir yara açmıştı. Erdoğan köşe bucak bağıra , çağıra nutuklar atarak cemeatın paralel devlet yapısını, laiklikten uzaklaşmasını beyan ederek yolsuzlukları unutturmağa çalışıyorsada, önümüzdeki yerel seçimlerde oy kaybedeceğini tahmin etmek zor değil. Demokrasimizi kösteyeleceği yapılanmayı farkedip etmedikleri sorusunada cevap vermekten aciz durumda kalmıştır. Fark ettinizse neden tedbir almadınız?, Farkedemedinizse yürütme zaafınızı kabul edermisiniz diye soranlar çıkmıştır.

Teşbihte hata olmaz derler. Ama hatırladığım bir anımla kötü bir teşbihte bulunacağım.

Gençlik yıllarımızda Akardeonu ile radyoda skeçler yapan Celal Şahin adlı bir aktör  vardı. Onun bir skeçini anlatacağım.

O zamanlar trafikte kullanılan tramvaylar şişhane yokuşunda uğuldayarak ağır ağır seyrederlerdi, ve o seyirde  günün birinde bir Musevi  inançlı vatandaş,yaşlıca bir kadın, Galatasaray polis karakoluna cüzdanını bir yankesicinin çaldığını söyleyerek müracaate bulunur. Komiserin sorduğu ‘’ Hanımefendi! Yankesicinin cüzdanınızı çalarken farkına varmadınız mı? Sualine şöyle cevap verir. O zamanlar kadınlar cüzdanlarını eteklerinin altındaki keselerde taşırlardı. ‘’Polis efendi! O kaytan bıyıklı gencin altımı kurcalarken bana keyif vermek istediğini zannettim. Meğer onun maksadı benim cüzdanımı araklamakmış.’’

Ak partide, cemeatın kendilerini destekler görünüpte oy desteği verirken, keyiflerine hizmet ettiklerini zannetmişler. İş PARA konusuna dönüşünce, Paranın sebep olduğu ahlaksızlığın farkına varmışlar. Bence hadisenin dış görünüşü yerine, ahlaksızlıkların gerisinde ekseriyetle asıl suçlunun Para olduğunu söylemeyi hep söylemişimdir.

Gelelim kadrolaşmak mevzuuna. Ak parti cemeatın arzusu uyup tayinler yapmış, yargıda ve güvenlikte. Bunu başbakan itiraf etti. ‘’ Neyi istedilerde  vermedik?’’. Bülent Arıncı hocaya gönderip, keza nutuklarında da onu Türkiyeye davet ettiler. 16 senedenberi yurda dönmekten korkan , din adamlığından çok bir devlet adamı, bir siyasetçi gibi nerdeyse  Hitlerin Weimare Republikteki gibi örgütlenerek siyasi yapılanmasına benzer bir ihtiras içinde bulunmuş. Cemeatın, Fethullah Güven’in 20 seneden önce, Cumhuriyet gazetesi ve yazarları laikliğe aykırı yapılanmanın tehlikelerine senelerce vurgu  yapmıştı. O zamanlar Hoca dünya çapında yaptığı eğitim hizmetleri ile Türkiye için ileride lobi potansielini yetştirdiğinden bahsediyıordu.’’ Günün birinde bu gençler bulunduğu memleketlerde söz sahibi mevkilere gelecek’’ diyordu. Demek ki o ön gördüğü gün artık devreye girmiş.

Şu günlerdeki atamalarda bana 46 senesindeki, seçim öncesi CHP nin davranışını hatırlatıyor.

Kahtada, 46 seçimleri öncesinde, propaganda için CHP mebusları memurların uğrak yeri lokale gelmişlerdi. Orada bir genç hakim iktidarı, CHP yi eleştirdi. Daha mebuslar 40 km uzaklıktaki Adıyamana varmadan bir posta müvezzii o genç hakime bir telgraf getirdi. Onun, o zamanlar memurler için sürgün yeri sayılan Çemişgezeğe tayin olduğu bildiriliyordu. Hey günler hey. Nereden, nereye geldik.

Bu gün başbakan yeni bir yönetmelik getireceklerini söyledi. Bundan böyle savcılar, güvenlik görevlileri Valiye yani hükumeti haberdar etmeden, izin almadan operasyon yapamıyacaklar. Bunu demokratikleşme paketinde tavsiye ediyor.

Üç devre mebusluk, iki devre belediye reisliği yapmak suretiyle uzun seneler siyasette kalan amcamın şu sözünü unutmuyorum. En kuvvetli muhalefeti muhalif partler, yahut basın yapmaz TENCERE, Tava kadar. Vatandaşın oy verme kararında en etkili olan Tenceredir .

Faizlerin yükselmesi, emnflasyonu körükler, oda seçimlerin neticesini etkiler ve meclisin aritmeği değişir. 2002 de olduğu gibi milletin sağ duyusu etkili olmuş iktidardaki , daha doğrusu mecliste bulunan dört partide meclisten kovulmuştu.

Şimdi Ak parti laiklikten uzaklaşmanın cezasını görmek üzeredir. ‘’ Ben dindar gençlik istiyorum, Çamlıcaya cami istiyorum. Çocuklar peygamberin hayatını öğrensin gibi bir çok dini siyasete alet etmenin cezasını görecektir.

Kılıçdaroğluda dini deyimleri kullanarak iktidara geleceği heyecanını yaşıyor. Son konuşmalarında dini tabirleri kullanmağa başladı. ‘’ Size HARAM parayı yedirmeyiz. Kalbinde bir parça İMAN olan vatandaş bu HARAMİLERE oyunu vermez. Peygamberin hadislerini kullanmağa başladı. HARAM, İMAN v.s. hukuk dilinde varmıdır? İsmet Paşa ALLahın dahi adını anmazdı ALLAHAISMARLADIKTAN başka. Türbanlı başkan adayları hanımlar bile listelerinde varmış. Hakiki Kemalistler, CHP lilerin, laisistzler Kılıçdaroğluna empati kurabilirler mi?. Seçim öncesi CHP de ve AK partide paradox bir değişim müşahade ediliyor. CHP dini siyasete alet etmeğe başlarken, Erdoğan laikliğe bilinçlenmeğe başladı.

Kürtlerin son bir yüz yıllık tarihçesini kaleme alan BEŞİKÇİNİN yayınları, Kürtlerin gözlerini açmasını ümit ediyorum. ..İster Osmanlı devrinde, ister TC devrinde rejimin politikasında bir değişme olmadığı, Kürtlere zulmün devam ettiğini çok güzel açıklıyor. Robostkide Dersim katliamı devam ediyor. Hatta Paristeki suikastta da. Hırant Dinkin katliamıda 1915 de ki Ermeni Soykırımın devamıdır diyor. Osmanlıda Kürt isyanlarında ‘’Müslümanların Halifeye karşı gelmesi olamaz’’ diyerek aşiret kavgalarını körüklüyorlardı. Çözüm sürecinde Erdoğanın ayak diremesini onu samimiyetsizliğine veriyorum. Dün bir Kürt ozanı ile konuştuğumda ‘’ Şıvanıda artık sevmiyorum, nezamanki o Erdoğanın elini tuttu.’’ Dedi,. Benim berberim koyu Ak partili idi. Şimdi ‘’ Erdoğan dini siyaset yapmağa başladı’’ diye şikayet ediyordu.

Bir kadeh rakı içeni Ayyaşlıkla suçlarsanız Aleviler de başka partilere yönelir.

Atatürk Çankayadaki mutad rakılı sofrasında etraftakilerine bir sual tevcih eder. ‘’ Bir kova su ile bir kova rakıyı eşeğin önüne korsanız, acaba hangisini içer.?’’ Rakıyı deseler Atatürk alınır, su deseler cevap kolaya kaçar. Velhasıl kimse cevap vermek cesaretini gösteremez. Atatürk sorusuna kendisi cevap verir. ‘’ Elbette su içer eşşekliğinden dolayı’’ der. O akşam sofrada rakı içmeyene birazda hakaret etmek ister.

İnönü gezisini ( Taksimdeki), gençliğimizde sevgililerimizle sevişmek için kullanırdık. Erdoğan orayı yasakladığı gibi, kız erkek el ele dolaşmağı bile görmeğe tahammül  edemeyecek kadar muhafazakar bir tutum içinde.

Sanatkarların yapıtlarına tahammülü yok. Kadınlara doğuran fabrika gözüyle bakması, ona kadınlardan büyük oy kaybına sebep olabilir. Benim jinekolog olarak, altmış senelik tecrübem o ki hiç bir kadın bir doğum yapınca ötekisini düşünmek istemez. Erkekler doğum yapmadıkları için doğum ağrılarına empati kuramazlar. Bekara avrat boşaması gibi.

Alevileri küstür, gençleri küstür, Kürtleri,( Robostkide katliamdan sonra özür dilemek tenezzülünde bulunmaması)gayri müslim vatandaşları küstür, sonra onlardan oy bekle. Fakat asıl küstürücü faktör tencere, tavadan ziyadede RÜŞVET ŞAİBESİDİR ki o lekeyi, o zifti Ak partisi temizlenmekte çok zorluk çekecektir.

Hipnotizma yapar gibi yaptığı hizmetleri ayni kelime ve cümlelerlede sabah akşam tekrarlasada, temcit pilavı gibi, Otoriter davranışı, muhalefet partilerinin, müsbette olsa, önerilerini kategorik olarak red etmesi, dediğim, dedik kibiri ile bu yerel seçimlerde omasa bile onu takip edeceklerde MHP ile koalisyona muhtaç kalacağı, Türkiyeyi felakete sürekleyeceğinin farkında değil.

Güneyde Rumlarla, Suriye ve Irakta Araplarla, Mısırla, İsraille kavgalı, İran ve Rusya ile mukni olamaması, Ermenileri hala gavur sayması Erdoğanın Barzani ve Öcalana sarılmağa mecbur kılmıştır. Aslında çözüm sürecinde de, nevruz konuşması ileinisiyatifi Erdoğan değil Öcalan ele almıştır. Kürtlerle barışması neticesinde enerji ihtiyacını karşılamakta, cari açığı kapamada faydalı sağlayaacağını düşünüyordu. Fakat PKKnın % 80 ninin halen silahla dağda dolaştığınıda unutmamak gerekir. Bayık’ın son analizide çok isabetli. Ak bankın % 70 parasının yabancılara ait olduğunu düşününce aklı başında aydınlara hafakanlar basıyor. Tüsiadcılar da vatan haini ise hapiste yatan gençlerin, gazetecilerin, ordu mensuplarının yakınlarınında yürekleri sızlamaktadır. Seçim barajında, tutukluluk süresin de değişiklik yapmamakla aksülamelinin hesaba katmaması çok geçmeden hayal kırıklığına yaratacağını, Babil kulesinin çökmek üzre olduğunun farkına varacaktır. Taraftarı olan yazar çizerlerin, ikbalini bağlamış siyaset çömezlerinin süratle onu terk edebileceğinide düşünmektan uzak görünüyor.

Weimare republiktede SPD birinci dünya savaşının tahribatını az çok düzeltme, toparlanma aşamasına rağmen teşekkül eden ( Nazilerin, komunistlerin, liberallerin, sanatkarların, universitelerin muhalif koalisyonun) aşırı muhalefeti Alman demokrasisinin yıkımına sebep olmuş Nazilerin, Hitlerin iktidara gelmesini sağlamıştır.’’ Tarihten ders alınsa idi, bir daha tekerrür etmezdi’’.  Demokraside radikal adımlar atmadan , genel af çıkarmadan, siyasette kutuplaşmağı önleyici muhlis uslupları seçmeden, siyasette istkrarı sağlamadan, ekonomide sıkı yöntemleri yürürlüğe sokmadan Babil kulesinin çökümünü önleyemez.


Köln. 02.01.14

Hiç yorum yok: