8 Ekim 2013 Salı

Irak, kan ve islam…


Demir Bilgin

Irak…İki nehir arasında Irak.  Kanlar içerisinde Irak.

Irak’ta her gün insanlar ölüyor. Irak’ta binlerce insan ölüyor. Irak’ta, günlük ölü sayısı yüzdür. Bazen daha fazladır.

İslam dini ve kendilerine vaat edilen ”cennete gitme” adına, ” islami intihar eylemcileri” kendilerini bombalarla donatıp, kahve, cami, çarşı – pazar, okul, üniversite… çoluk – cocuk; yaşlı – ihtiyar  demeden üzerlerindeki bombaları patlatıyorlar. Bazen de, bomba yüklü arabalarla saldırıyorlar. Tüm bu eylemler,  din adına yapılıyor. Tüm bu eylemler, islam dini adına gerçekleştiriliyor.

Benzeri eylemler, Suriye’de de yapılıyor. İslam adına, dünyanın her tarafından, Suriye’ye gönderilen bu ”cihatçılar”,  binlerce insanın ölümüne sebep oldular. Oluyorlar. Hem Irak’ta, hem de Suriye’de, islam adına, ”kan, kan, illa kan!” diyerek vahşetlerini  sürdürüyorlar.

Bu bir tesadüf değildir. İslamın doğuşundan  günümüze süren ve devam eden iktidar kavgasının yarattığı ”islam, ölüm ve kan” bir gelenek olarak  devam ediyor.

7. yüzyılda, Arabistan’da doğan islam,  ne yazık ki, iktidar kavgası uğruna, hep  savaş ve kan olmuştur. İslam tarihi  ve halifelik devri incelendiğinde bunu görmek mümkündür.  Halk bir yana,  Ebubekir’den sonra seçilen,  dört (4) halifeden  hiç birisinin eceliyle ölmemesi, bu durumu, bu kanlı tarihi, bizlere,  izah etmeye yetiyor.

Bir düşünün: Halife Ebubekir yerine geçen, Halife Ömer: Medine’de hançerle öldürülmüştür.

Halife Ömer yerine geçen, Halife Osman: evi kuşatılarak öldürülmüştür.

Halife Osman yerine geçen, Halife  Ali: ibadet ederken zehirli kılıçla öldürülmüştür.

Halife Ali yerine geçen, Halife Hasan, zehirlenerek öldürülmüştür.

Halifelerin dahi, kendi ecelleriyle ölmediği bir din anlayışında, haydi haydi insanlar da ölür, ölüyor. Öldürülüyor.

İşte Irak! Her gün televizyon başlarında ve özellikle Şiilerin yaşadığı yerlerde onlarca parçalanmış insan cesetlerini seyrediyoruz. İnsan, ”insan gelişim evresi” adına utanıyor; yaşadığımız bu devirde, böylesi vahşet nasıl oluyor diye, soramadan edemiyoruz.

Birleşmiş Milletler raporuna baktım. Ürktüm. Rapora göre, son ”dokuz (9) ayda 5740 Iraklı öldürülmüştür…” Ôlüm ve katliam devam ediyor.

Bu notumu yazarken, 15 Irak’lı daha öldürüldü, haberi geldi. Bugün, 8 Ekim 2013.

Değişk din görevlileri tarafından yönlendirilen bu cihatçılar, Allah adına ölmeyi ve öldürmeyi, artık  ”kutsal” kabûl ediyor. Bazı intiharcıların ceplerinde, ”Cennete Giriş Pasaportu” çıkması, bizleri hiç şaşırtmamaktadır.

Devrimcilik mi, böylesi ilkel insanlardan uzaklaşmak ve bunlara karşı mücadele demektir.

Devrimcilik mi, ”aslında islam, şudur ya da budur” deyip, islami kesimlerle flört yapan ve yapmaya kalkışan,  bazı ahmak insanlardan da arınmak demektir.

Ve uzatmaya gerek yok, herşey açıktır:  İşte Irak, işte kan ve budur ne yazık ki islam!

Hiç yorum yok: