2 Ocak 2014 Perşembe

2014’Ü ÖZLERKEN...



Kutbettin Özer

2013 yılı çok acı günler geçirmemize rağmen diğer geçmiş yıllara nazaran daha iyi geçtiğinin kanaatindeyim. En başta AKP ve PKK’nın başlattığı ‘’Barış süreci’’ deklere edildiği zaman insan katliamı azaldı ki, bu konuda memnunum.
1923 Atatürk cumhuriyeti demokrasi anlayışı kendisinden olmayan bütün iradelere karşı geldi. Kimi idam sehpalarında asıldı, kimleri de kurşun hedefine geldi. Atatürk düşüncesinde olanlar sadece Atatürk’ün kahramanlığını Tek çizgiden analiz ederek hareket edildi. Türkçülük adına sunduğu demokrasi kavramı sadece tek yönlü, tek diktatör, tek ideoloji ve tek ırkçılık ilkelerin üzerinde inatça asılı kaldı. Türk sol hareketi bu ırkçı ilkelli ideolojiye hiş eleştirmediler. Sadece Sosyalist veya Komünist ideoloji ekseninde dolaşıp durdular. Ben deniz sağcı ve solcuların sokak mitinglerine hiç hemfikir olmadım. Vurmak, kırmak ve dağıtmakla bir şeyin getiremeyeceğine de inandım. Dünya ülkelerinde bu tür eylemlere kesinlikle karşı geldim ve mitinglerde konuşmacı olarak sahneye çıktığımda; Beyler, bu özgür ve barış mitingine zarar vermeden amaçlarını sonuçlandırmaya çalışınız, gibi talepte bulunmuşumdur.

Adnan Menderes CHP’den ayrı bir parti kurmasında başarılı olmasından sonra, CHP’de aniden kopmalar başladı ve DP güçlendi ve kısmen iktidarı ele geçirdi, CHP o zaman askeri gücü arkasına alarak diktatörlüğüne devam etti. Kürtlerin haklı taleplerine karşı acımasız savaş açtı ve katliam yapılırken, Kemalistler tarafından alkışlandı. 1925’te Şeyh Said’in önderliğinde Kürt talebi gündeme geldiğinde Kürtlere karşı ‘’İdam sehpaları hazırlandı ve ‘’tüm Kürtler karşı hedef’’ alındı. Birçokları kurşunlanarak toplu halde çukurlara gömüldü. Genellikle Kürt aktörleri ve ileri gelen şahsiyetleri meçhul yollarla kaybedildi. Kürt örgütlerin liderlerini göz kırpmadan öldürüp yok etti. Dersim bölge lideri ve kahramanı olan Seyid Rıza’yı kalleşçe idam ettiler. 1937–1938 yıllarında Atatürk’ün manevi kızı (Ermeni) Dersim’i hava top mermileriyle yağmura tutularak binlerce insanların canlarına kıydı. Alevilerin yoğun olduğu bölgelerde, Türk devleti Alevi ve Suni arasına nifak sokarak yıllarca düşman olma kinini yıllarca devam ettirdi. Kürtlerin arasına nifak tohumunu eken Türk devleti ‘’Böl ve Yönet’’ politikasını uygularken Kürtlerin birliğini engelledi. Türkleştirilmek için T.C. devleti bütün araç ve gereçlerini kullanarak Kürtlerin birliğini yendi.
Hâkim devlet ve iktidar güç, istiklal Mahkemesini kurdular ve istediklerinin gözlerini oydular, istediklerini idam sehpalarında astılar. Bu barbarlıklara, bu canice insan kıyımına övgücü nitelikte Kahraman Kemalist devleti adı verildi. Bugünkü CHP hala aynı kalıpta insanları etrafına toplamış ve aynı egemenliğe hâkim olmak istiyor.

27 Mayıs darbecileri başbakan’ı, arkadaşlarını ve destekleyenlerini astılar. O dönemde Yassıada, yargının alameti ile farikası oldu.

28 Şubat darbesi Koalisyon Hükümetini altüst etti ve birçok kurumlarda çıkışlar, terfileler oldu. İçinde yuvalanan JİTEM ve TİM dışında Balyoz ve Ergenekon yasa dışı terörist örgüt ve katliam yapan kuruluşlar Kürtleri yok etmek için harekete geçti. Başta PKK silahlı hareketi ve Kürt kuruluşları bu amansız devletin derin devletine karşı kendini savundu ve savunmayı kazandı. Bu ‘’Paralel derin devlet’’ içinde Fetullah Gülen Camiası ve başka İslami kuruluşlar da devletin bütün kurumlarında yer alarak dinlenme cihazlarına kadar önemli stratejik odak noktalarını kontrol ediyorlardı. Bu arada bütün Kürt aktörleri ve Şahsiyetleri topun-kurşunun hedefinde ölümle karşı karşıya geldiler. Hala devam etmekteler. Elindeki silaha ‘’BORU’’ diyen genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ kendi döneminde bu paraleldeki derin devlet kuruluşlarını daha da hızlandırdı. R. Tayip Erdoğan Anti Kemalist bir AKP lideri ve devlet Başkanıdır. Bu adamın her ne kadar sekterliği olumsuz görünüyorsa da Türk Ordusu’nun diktatörlük belini kırdı ve içten devrim yaparak içeri tıktı ve sorguladı. Muhalefet olan Parti CHP bütün asker tutuklara avukatlık yapacağını ilan etti, en başta Deniz Baykal. Genel Kurmayların içeri tıkamasıyla bu yasadışı faaliyetlerin durduramadığının farkında olan Erdoğan hala korku içinde kıvranıyor. 17 Aralık 2013 soyguncuların kaçırdıkları paraları sadece Ayakkabı kutularında saklanmadı Dalaman gibi Belediye bahçelerinde de gömülü paralar silahlara yastık yaparak saklanıyor. Devletin içindeki ‘’Paralel Aktifleler’’ Fetullah Gülen Camiasına her gün ‘’Rapor’’ vermekteler. Aslına bakacak olursak Erdoğan kendi ayağının kayacağından korktuğu gibi, Fetullah Gülen de kendi kurduğu Camiasından uzaklaştıracağından korkuyor.

12 Mart darbesinde de annelerin gözyaşları dinmedi. Vurdular, kırdılar, astılar ve sürgün edildiler.
12 Eylül 1980 Askeri darbenin amacı: Kemalist ideoloji yok olmaya yüz tutacaktı. Bu sebeplerden dolayı demokrat ve devrimci hareketlere karşı eşi ve enderi görülmemiş faşist darbe boyunu gösterdi. Binlerce insanlar yerinden yurdundan göç ettirildi, binlerce insanlar sakat bırakıldı, binlerce insanlar kurşuna dizildi. Binlerce Mamak ve Diyarbakır (Amed) de işkence hanelerinde insafsızca ölüme terk edildi. Anti demokratik Kemalist Üniter Sistem, “Yargı” ve “Yargının üstünlüğü” algısında “askeri vesayetin uzantısı” devam ederek uygar, çağdaş ve medeni bir sistemden ırak bırakıldı. Adalet Mülkün Temelidir derken, Mülkün temeline dorudan doğruya tecavüz etmiştir. Halkın iradesine bağlıyız lafazanlığının edebiyatını yaparken demokrasi için başkaldıran ve söz sahibi olmak isteyenlere karşı da Adalet binası altında yargı ve yargıçlarını ona göre seferber ederek anti-hak ve hukukunu hazırlatmıştır. Ki, günümüze dek devam eden Sosyal adaleti, hak ve hukuk üstünlüğünün temel perspektiflerini bu amaçlarla kendisinden olmayanlara karşı ceza ve idam-müebbet kanunlarını çıkartmışlardır.

T.C devletinin yapısında hiçbir zaman yargı bağımsız olmamıştır. AK Parti iktidarında bu yargı demokrasi yerini bulamamıştır. AKP’de yargı ne tarafsızlık ve bağımsızlık esnekliğini kendi gündemine göre hukukunu uyguluyor, yani işine, yararına olan temelsiz hukuku uygulamaya çalışıyor. Objekte ve sübjekte görülen ve görülmeyen kılavuz AKP iktidarı da bir İslami diktatördür kanıtlayabiliriz.

Aynadan bakacak olursak. 11 yıllık AKP devlet ve iktidarı, diğer geçmiş Kemalist rejimlere göre çok farklılıkları görmek de mümkündür. AKP, Sosyal görünümde Yargı’ların vesayet alanlarını daraltmak ve kurtarmak çabaları açısında endişeleri var. AKP her ne kadar tek başına iktidara gelmiş ise de içinde bulunan Kemalist ve hizipçileri iktidarın ayakta durması için göremezlik yaparak idare etmeye çalışmıştır. AKP’nin gövdesinde olan kurd besleniyordu, kemirilen gövde 17 Aralık’a denk geldi. Erdoğan’ı endişe eden faktörlerden biri de bu basiretlerin hakkında gelemediğidir. 17 Aralık 2013 tarihli darbe damgası, Erdoğan’ın başlattığı birçok açılımları da yok edebilir. Savcılar, yargıçlar, Yargıtay, Danıştay ve HSYK T.C Anaya kavramlarıyla iç içe kenetlenen bir organdır ve birbirlerini bütünler, sadece işlediği hükümler birbirlerinden farklıdır. 1980 Eylül darbesinin Anayasa hala değişime uğramamışsa demek ki uygulanan Yasa hala İstiklal Mahkemelerin ‘’Yargı’’ yapılanması vardır. Devletin başındaki liderlerin zihniyeti değişmediği müddetçe, İstiklal Mahkemeleri devam edecektir ve iktidar, muhalefet ve halkların kavgası iç içe kavgaları devam edip huzursuz olacaklardır.

AKP’nin iktidara geldiği döneme kadar devam etti. AKP 17 Aralık soyguncularını ilk evvela temizlemeli, daha binlerce Ayakkabı kutularında paraların saklı olduğunu bilmeli, görev verdiği ve tayin ettiği şirket hangisi ise onları çok iyi kurcalamalı ve onların yakasını bırakmamalı, tutukladığı kişileri ve yerinde sürgün ettiği memurlarını gözetiminde tutmalı, devletin bir Savcısı neden Bildiri Dağıtığına dair araştırmalı ve nedenini doğru dürüstçe kamuoyuna kıvırtmadan açıklamalı, geçmişte kalan bütün ‘’Demokrasi Açılım’’larını tekrar gündeme getirmeli, Kürt sorununu en önemli bir sorun olduğunun üzerine basarak cesur bir şekilde dile getirmelidir.

Fetullah Gülen ile AKP çelişkileri karınca güreşine benziyor, değirmen taşını döndürmek için ikisi de aynı suyu kullandığının farkındalar ama Cemaat ile AK Partisi paylaşamadığı akarsu maddiyatın kaynağıdır. İki tarafın uzlaşamadığı temel, henüz gizli saklı kalıyor. Beddua ve dua eden sahtekârcılar yarın yine birleşirler, yeter ki bizler bunlara alet olmayalım.

Erdoğan’a bir uyarı, Erdoğan milliyetçiliğe karşı sözcükler kullanırken tek ırkçılık ilkelerinden de hiç taviz vermiyor. Her konuşmasında vurguladığı; tek ulus, tek bayrak, tek toprak, tek Üniter Sistem diyor. Şaşırtıcı; MHP ve CHP de aynı ilkeleri savunuyor, yani muhalefetinden ne farkı var? Türk devletinde Ulus-Devletin anlamı demokratik hakların verilmesi demektir. Türk devleti Adalet ve sosyal hukuka göre, Ulus-Devlet değildir. Avrupa devlet kuruluşları; Ulus-Devlet-tir her azınlık milliyetlerin, her din ve mezheplerin, inançlarına göre saygı ve yardımcı oluyor.

Sevgi ve Saygılarımla.
Kutbettin Özer
Gazeteci ve Yazar

Web site: Kurdistana Bakur

Hiç yorum yok: