20 Kasım 2013 Çarşamba

OLMADI ŞİVAN PERWER OLMADI!..








habiptaskin@gmail.com

   Halkın ve halkların sanatçısı, yazarı, çizeri olmak öyle kolay değildir. Geri kalmış, yarı feodal ve diğer sistemler içinde sorunları dile getirmek yürek ister, gerekirse bedel ödemek ister. Her ülkenin geçmişinde halkı, halkları için sürgüne giden, işkence tezgâhına çekilen, kurşunlanan, başı taşla ezilen sanatçıları, yazarları, çizerleri vardır.

   Türkiye tarihinde bu gibi olaylar olmuştur. Bu olayların özüne indiğinizde her iktidar ve koalisyon hükümetleri döneminde ‘derin devleti’ işbaşı yapmıştır. Failleri belli olduğu halde faili meçhul cinayet demek halkı kandırmaya, olayı saptırmaya yönelik bir harekettir.
   Burada sorun şudur! Hangi ülkenin sanatçısı, yazarı, çizeri olursa olsun, haksızlıklara, yolsuzluklara, cinayetlere, katliamlara karşı müziğiyle, yazısıyla, karikatürüyle, tiyatrosuyla ve olanaklarıyla tepki gösteriyorsa, dimdik ayakta duruyorsa, gerektiğinde bedel ödüyorsa o kişi halkın ve halkların düşüncesinde, yüreğinde yer eder.

   Sizlere 1977-1980 dönemindeki Cem Karaca’dan söz etmek istiyorum! Cem Karaca’nın müzikte yapmış olduğu yapıtları o dönem her devrimci, sosyalist, aydın, halkçı olan insanlar dinledi ve onunla bütünleşti.

   12 Eylül 1980 askeri darbesi döneminde Cem Karaca zorunlu olarak mültecilik yollarına düşer ve yolu Almanya’dır.  8 yıl orada kalır. Yurda dönmek için 1985 yılında arkadaşı Mehmet Barı aracılığıyla o dönemin Başbakanı Turgut Özal’la görüşerek ‘Münih’ ülkeye dönmek istediğini bildirdi. Özal’dan olumlu yanıt aldı. Vatandaşlıktan çıkartılan Cem Karaca koşulların oluşmasıyla 29 Haziran 1987 yılında Türkiye’ye geri döndü.

   Cem Karaca’nın yurda dönmeyerek Türkiye’deki Amerikancı askeri darbeyi ve onun uzantısı olan sivil hükümeti protesto etmeliydi ama etmedi. Turgut Özal döneminde cezaevlerinde, karakollarda işkence yoğundu. İdam edilen devrimcileri de unutmamak gerekir.

   Cem Karaca Fetullah Gülen ile yakınlaşması, bir yandan devrimcilere göz kırpmasını da göz önüne alırsak, Cem Karaca’nın devrimciler tarafından sahiplenmemesinin nedenlerindendir.
   Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya, Musa Anter, Sabahattin Ali ve diğer sanatçılarımız halklar düzeyinde sahiplenme oluyorsa bunun nedeni,  dik duruşlarıdır.

   Şivan Perwer bir Kürt sanatçısıdır. Halkı için yıllardır beste yapıp, türkülerini söylemiştir. Yıllarca ülkesinden ayrı sürgün hayatı yaşamıştır. Gelinen noktada AKP’nin davetlisi olarak ve bu şova dönüştürülerek, Diyarbakır'da hafta sonu 300 çiftin dünya evine gireceği törende, İbrahim Tatlıses ile Şivan Perwer düet yapacak.
   İbrahim Tatlıses düzenin insanı her yöne dönen bir insan ve Türk ya da Kürt halkının sorunlarıyla ilgilenmediği gibi Şivan Perwer’le AKP gözetiminde düet yapması geçmişte yaşanılan olayların üstüne tuzu, biberi olmaktan öteye gitmemektedir.
   AKP’nin Kürt sorununu çözme diye bir derdi yoktur. Sadece suni gündemlerle geciktirme, oyalama taktiğine giderken, Kürt halkını tarikatlar bünyesinde eritme hesabı yatmaktadır.
   Şivan Perwer Kürt halkının ve diğer halkların gönlünde kalıcı olmak istiyorsa bu oyuna gelmemelidir. Dönen dolap ortadadır. Kürt halkının ve diğer halkların çektikleri acıları yok sayamayız. 

Hiç yorum yok: