11 Ağustos 2014 Pazartesi

Osman Firat ve Cahit Sitki‏..





Dr.İsmet Turanlı

Yeğenim Osman Fırat’ın ani vefatı ve Cahit Sıtkı.

Daha genç yaşta yeğenimin aniden vefiyatı beni çok üzdü. Ölüm üstüne en çok ve en duygulu şiirleri Cahit Sıtkı yazmıştır. Son Diyarbakırdaki tıp kongresini ziyaretimde Cahit Sıtkı müzesine gittim. Restorasyon sebebi ile kapalı idi. Kapıda bir ünüversiteli gençle karşılaştım. Onlara Cahit Sıtkı’nın kürtçe bir şiiri olduğu söyleniyordu, onu görmek için geldiğimi söyleyince, böyle bir şiiri varsa onlarında bilmek istediklerini , kendilerine göndermemi rica ettiler. Şayet onun kürtçe yazılı şiirini bilen varsa bana bildirmelerini istirham edeceğim.

Cahit Sıtkı ‘’Otuzbeş yaş’’ şiiri ile yılın devlet şiir ödülünü alınca ozaman biz gençlerin dilinden düşmeyen bir şair oldu. Bir ölünün ardından söylenebilecek en güzel mısraları o yazmıştı. Onun o güzel mısralarından örnekler beni teselli eder diye düşündüm.


OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİR’inden bir kıta.
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, nasıl, kaç yaşında?
Taht misali o musalla taşında.

GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN.
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Her mihnet kabulüm, yeter ki,
Gün eksilmesin penceremden!

PERİŞAN SOFRA
Öldü; ne rüzgarlar girdi içeri,
Ne bir kuş havalandı pencereden
Öldü; kimse görmedi melekleri;
Sorma nasıl habersiz gitti giden.
MEZARLIK
Ve şehrin Şenliğine karşılık
Susar servileriyle mezarlık .
Susar ve hatırlar: - Bu kırık
Aynadaki hazin perişanlık

Sizindir, siz gafil, siz bihaber
İnsanlar bilseydiniz ne bekler
Bir gün açmak için bu çiçekler;
Ölülerin sükunu çiçekler.!

SANATKARIN ÖLÜMÜ
Gitti gelmez bahar yeli,
Şarkıl yarıda kaldı.
Bütün nahçeler kilitli;
Anahtar Tanrıda kaldı.
Geldi çattı en son ölmek.
Ne bir yemiş, ne bir çiçek;
Yanıyor güneşte petek;
Bütün bal arıda kaldı.

MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun;

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.

ŞAŞIRDIM KALDIM
Kalmadı ümidin soluk ve cılız
Işığında bereket.
Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız
Bir at oldu nihayet.

ÖLÜM (I)
Sözünde durmadı mavi gökler;
Gün kararıyor gitgide ölüm.
Akşam yeli nedameti söyler;
Nedamet yer etti bende ölüm.

Ne yapsam, gün doğmuyor gönlümce;
Sudur akar kendi bildiğince,
Hangi pencereye koşsam gece;
Gitmiyor bu can bu tende ölüm.

Ne vefasız geçmişten hayır var,
Ne gelecekten imdada koçar,
Çoktandır tekneyi aldı sular;
Çoktandır ümitler sende ölüm.

ÖLÜM (II)
Ey kurumaz menbaı sukutun,
Işığı güneşten zinde ölüm,
Altında şu alçalan bulutun.
sendedir umduğum müjde ölüm.

Aynada zifiri bir gecedir,
Bütün zülüm bu suçsuz kalbedir;
Sabır tesbihim kopmak üzredir.
Ne gün kalkacak bu perde ölüm?

Ne gün aslında dönecek bu ten?
- Taş, toprak, çiçek, su veya maden-
- Ruha ebediyeti vadeden
Efsanevi yalan nerde ÖLÜM?

ŞUBAT GÜNÜ
Kim ne bilsin neydi beni uyutan?
Uyanamadığım o sabah uykudan.

ÖLÜMDEN SONRA
Öldük, ölümden bir şeyler umarak,
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.
Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz,
Ha olmuş ha olmamış penceremiz;
Akar suda aksimizden eser yok.

DESEM Kİ....
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatırcısı senden esiyor.
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim.
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını.
Sende tattım yemişlerin cümlesini.

Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan.
Evimde şenliksin, bahçemde bahar,
Ve soframda en eski şarap
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hğkum sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarların, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün.
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Ve neden sonra
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliüini,
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüş seni arıyorum.

( Bu şiir Cahir Sıtkı’nın en sevdiğim şiirlerinden biriridir. Gençlere tavsiyem benim gibi bu şiiri ezbere bilmeleri ve sevgililerine okumalarıdır.)

KUŞLAR
Aşkımı kuşlara sor sevgilim;
Öleceğim günü kuşlar bilir.

BİR DE BAKTIM Kİ ÖLMÜŞÜM
Birde baktım ki ölmüşüm!
Dünya sönmüş başucumda;
Bir türlü gözümden gitmez.

İNSAN OĞLU
Ölmek varsa günün birinde gayri,
Göz nuru, el emeği, alın teri
Yaşadığım iyi kötü gönleri
Değişmem hiçbir cennet masalına

YANLIŞ BİLMESİNLER BENİ
Bahçem ağaçlardan, çiçeklerdendir,
Evim taştan yapılmış.
Annem kardeşim gibi severim
Ağaçları, taşları, çiçekleri
Hepswine dair hatıralarım var,
Kimi acı kimi tatlı hatıralar.

Bu ağaç servi olmadan,
Bu taşa kitabem yazılmadan,
Bu çiçek kabrime çelenk diye getirilmeden,
Söyleseniz beni onlara kuşlar,
Yanlış bilmesinler beni.

BİR ÖLÜNÜN ARDINDAN
Kabrime çiçek getirenlere gülerim;
Gafil kişilermiş vesselam,
Bilmezler ki bu kabirle yoktur alakam;
Ben o çiçeklerdeyim, ben bu çiçeklerim.

BUGÜN HAVA GÜZEL
Bu nisan rüzgarı da şahadet eder,
Bütün insanları kardeş biliyorum,
Cümlenin sağlığına duacıyım.
Şayet ölürsem,
Helallaşmağa vakit kalmadan,
Hatırdan çıkarmayın beni;
Dünyaya benden selam olsun.
Her nefes alış verişiniz.

YALAN
Ne var ki sanki park olduysa eski mezarlık?
Yalandır, yıllar falan geçmemiş aradan;

ÖLÜM TEHLİKESİ
Ben geliyorum demez demez ki ölüm
Keza bela adım başınadır
Kişi evde gerek akşamları
Ölürse helalaşarak ölür.

BUGÜN CUMA
Bugün Cuma;
Büyükannemi hatırlıyorum.
Dolayısıyle çocukluğumu,
Uzun olaydı o günler!
Yere düşen ekmek parçasını
Öpüp başıma götürdüğüm günler!
O zaman inandığım gibi,
Sahiden bir öbür dünya varsa eğer,
Orada cumaysa bugün,
Başında nulutlardan beyaz örtüsü,

Büyükannem namaz kılmaktadır.
Dilerin unutmasın beni .
(Osman çocukluğunda bir kış anneannesinin yanında kalmıştı)

PAYDOS
Yaş ilerliyor... Artık geçti bizden:
Gün gelince biz değilmiyiz ölen?
Cenazemiz yerde kalmasın dostlar!

BEN AŞK ADAMIYIM
Hayır sahibi omuzlarda giden tabut.
Derdim ki: ‘’ Elbet bir ağlayanım olur benim de;
Ramazan geceleri Yasin okuyanım.
Baharda kabrime menekşe getirenim de’’

SU SESİ
Nasıl kızayım
Uykumu kaçırdığına,
Değirmene akan su!
Sesin öyle güzel ki,
Duymak isterdim
Öldükten sonra bile.

AKIBET
Sela verildiğine göre,
Camiikebir mahalllesinde,
Günlerden Cuma olmadığına halde,
Muhakkak ölü var mahallede.
İşte olacağımız bu cenaze;
Geçiyor caddeden vakur ve sade,
Dalgalar misali omuzlar üzerinde.

ANACIĞIM
Birgün sılaya geldiğimde,
Birşeyler sezersen halimde,
Hiç şaşmayasın anacığım.
Başımı koyup dizlerine,
Uzun uzun ağlıyacağım
Bütün insanların yerine.

TEREKE
Ben ölürsem bir şey değil;
Ne olursa garip eşyama olur.
Ismarlamadır elbisem, pardesüm;
Her ayağa göre değil kunduram;
Bu kravat ben bağladıkça güzeldir.

DAVET
Gel diyordu uykumda ölüler gelİ
Ne hayal ettinse kavuşmak mümkün.
Suyun, ateşin ötesinde sütün
Birşey varki, hayattan daha güzel.

İNSAN HALİ
Bana da yolculuk göründüğü gün,
Bulunmasına bulunur sanırım
Tabutumu taçıyacak üç beş dost;
Arkamdan ağlayacak bir kızcağız.
İstamama o dehşet gün gelip çatsınİ
Bana kimseler anam kadar yanmazç

YANLIZLIĞIMIZ
Koskoca Tanrı gökler ardında,
Beyler, paşalar saltanatında,
Birçokları sefalet katında,
Mecnun’u Leyla’sı vuslatında,
Kim yanlız değil ki hayatında?
Ya ölüler serviler altında?



Köln. 09.08.14    

Hiç yorum yok: