14 Mart 2014 Cuma

SEVRA BAKLACI’YI NİÇİN SEÇMEMELİYİZ?..




Musa ARTAR


                      Sevra Baklacı…
Türkiye onu Suriye Televizyonunda Türkçe haberler sunarken tanımaya başladı.
“Niye Suriye? Niye Türkçe haberler?”

Dünyayı yönettiği düşünülen süper güçleri de yöneten küresel güçler, bir gün oturup kaşlarını ve gözlerini çok sevdikleri Araplara bahar getirmeye karar veriyorlar. Daha önce Kızılderililere, Afrika’ya, Yugoslavya’ya, Ruanda’ya, Afganistan’a, Irak’a vs. bahar getirdikleri için oldukça deneyimliler. Çocuk oyuncağı... Yerli işbirlikçiler, bölgesel taşeronlar ve duruma göre ya düzenli ordu ya da paralı askerlerle kısa sürede sonuç almak olası. Uzun sürse bile dert değil ki; hatta ne denli uzasa o denli iyi. Bu, daha çok savaş, daha çok silah, daha çok para demek. Kendi kirli gönençlerinin daim olması için onyıllarca gözyaşı ve kan akmasının ne sakıncası olabilir ki…
Arap olmayanlara getirdikleri baharı bir kenara bırakarak “Arap Baharı”na devam edelim.
İşe Tunus’la başlıyorlar. Mısır ve Libya ile sürdürüyorlar.

Libya’da yaşananlar “Arap Baharı” uygulamasının çok özgün bir örneği:
Evet, tüm Arap ülkeleri gibi Libya da bir diktatör tarafından yönetiliyordu. Ancak zorunlu gereksinim olduğu için evlerde kullanılan elektrik, su ve doğalgaz bedavaydı. Eğitim parasız, ilaç da dâhil olmak üzere sağlık hizmetleri ücretsizdi. Öğrencilere burs, evlenmek isteyen çiftlere daire, faizsiz borç, vergisiz araba, sudan ucuz benzin ve daha neler neler…
Ama gazeteler yazmasa, televizyonlar göstermese hiç haberimiz olmayacakmış. Meğer Libya halkı “Varsa da yoksa da Arap Baharı” diyor, başka bir şey demiyormuş! Sonunda onların da nur topu gibi bir baharları oluyor.
Sırada nihayet Suriye var.
Ama o da ne! Suriye halkı, Nuh diyor, peygamber demiyor, “Ben bahar mahar istemiyorum” diye mızıkçılık yapıyordu.
Belki biraz daha açık oturum, biraz daha fotoğraf, biraz daha video işe yarayabilir, diye düşünülüyor. Ama olmuyor. Özgür Suriye Ordusu’na (!)  Afganistan’dan, Pakistan’dan, Çeçenistan’dan, hatta Avrupa’dan biraz daha asker ithal ediliyor.
Ama olmayınca olmuyor…
Hiçbiri işe yaramıyor. On binlerce de olsa asker mi az geliyor, dezenformasyonun “dez”i mi yetmiyor, bilinmez, “Allah ekbeeer!” nidaları eşliğinde adam boğazlayarak bahar getireceklerine Suriyelileri bir türlü inandıramıyorlar.

Suriye ile kendi baharının peşine düşmüş olan Sevra Baklacı’nın yolu, işte bu süreçte kesişiyor.
1983 yılında Antakya’da dünyaya gelen Sevra, ilk ve orta öğrenimini Yeşilpınar beldesinde tamamlıyor. Antakya Kurtuluş Lisesi'nden sonra 2007 yılında Gaziantep Üniversitesi Kilis Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünü bitiriyor. 2011 yılında Arapça eğitimi için Suriye'ye giden Sevra Baklacı, Arapça öğrenimini sürdürürken Suriye Haber Ajansı'nda (SANA) işe başlıyor, Suriye Devlet Televizyonu'nda ve Şam Radyosu'nda hem spikerlik hem de tercümanlık yapıyor. Bu dönemdeki çalışmaları nedeniyle adı, silahlı grupların ölüm listesine yazılıyor. Sol Gazetesi'nde Suriye ile ilgili yazıları yayımlanan Sevra Baklacı, bir başka önemli kesişmeyi de bu süreçte yaşıyor:
Ülke 30 Mart Yerel Seçimine giderken, Türkiye Komünist Partisi(TKP) Sevra Baklacı’yı Hatay’ın Defne ilçesinden, belediye başkanlığına aday gösteriyor.
TKP, 12 Kasım 2012 tarihli yasayla “Büyükşehir” olan Hatay’ın çiçeği burnunda ilçesi Defne’yi, yine çiçeği burnunda bir siyasetçiyle buluşturuyor. Ama hemen söyleyelim; bilirkişilere(!) göre Sevra Baklacı’nın hiç mi hiç şansı yok!
Bunun birçok nedeni var. Birkaçını sıralayalım:

ÇOK GENÇ…
Ülkeyi ancak yaşlılar yönetebilir.
Gençler, mitinglerde bağırıp çağırabilirler, gaz soluyabilir, cop yiyebilirler, gözaltına alınabilirler, cezaevlerinde yıllarca kalabilirler hatta ölebilirler… Ama ülkeyi yönetemezler.
ÇOK DENEYİMSİZ…
Siyaset deneyim işidir. Çekirdekten yetişmek gerek.
Sevra’nın bu alanda neredeyse hiçbir deneyimi yok. Ayak oyunlarından habersizdir. Tek ayak üzerinde kırk yalan söyleyemez. “Dün dündür, bugün bugündür” diyemez. Gerçekleştiremeyeceği şeyleri vaat edemez.
Sevra, belediyecilikten ne anlar… İhaleye fesat karıştırabilir mi? Yeşil alanları imara açabilir mi? Kendine ve yakınlarına çıkar sağlamak için imar değişikliklerine gidebilir mi? Kamunun zararına yapılaşmaya ruhsat verebilir mi?
Sevra çok deneyimsiz, çoook…
O, BİR KADIN…
Kadınların yapabileceği işler vardır, erkeklerin yapabileceği işler vardır… Kadınlar bulaşık ve çamaşır yıkarlar. Ütü yaparlar. Çocuk doğurur, çocuk bakarlar. İster evde olsun ister dışarıda, yönetmek erkeklerin işidir.
O BİR SURİYE SEMPATİZANI…
Evet, Sevra Suriye’nin laik, antikapitalist ve antiemperyalist kimliğine sahip çıkıyor ama bu duruşuyla bahar(!) düşkünü çevrelerin çıkarına çomak sokuyor. Şam’da Emevi Camii’nde Cuma namazı kılma hayalleri kuran insanların heveslerini kursaklarında bırakıyor.
O TKP’NİN ADAYI…
Sevra’nın seçilmemesi için bir tek bu bile yeterli bir neden. O TKP ki "Yârin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber" olunacak sınıfsız ve sınırsız bir dünya özleminden bir türlü vazgeçmiyor. “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım” deyip ulusal kurtuluş savaşı veren bir halktan, kendi tecavüzcüsüne âşık olan bir güruh yaratanlara inat, hâlâ bağımsızlığı savunuyor.
Bunlar bağışlanacak şeyler değil…

Hâlâ mı “ Sevra” diyorsunuz?
Müstahak size (!)

Hiç yorum yok: